Kadın Dayanışma Vakfı olarak, 1990’ların başından bu yana kadına yönelik şiddet ve bu şiddetin temelindeki toplumsal cinsiyet eşitsizliği ile mücadele çalışmaları yürütüyoruz, şiddete maruz kalan kadınlara kadın danışma merkezimizde ücretsiz sosyal, hukuki ve psikolojik destek veriyoruz.
Kadın danışma merkezimize başvuran kadınların erkek şiddetiyle mücadele süreçlerindeki deneyimleri, pandeminin kadınlara etkileri ve Covid-19 sürecinin kadına yönelik şiddetle mücadele mekanizmalarında yarattığı aksaklıklara dair tespitlerimizden ve verilerden oluşan “Patriyarkanın Duvarları Karşısında Kadınların Erkek Şiddeti ile Mücadelesi: Ocak 2020 – Aralık 2020 Kadın Danışma Merkezi Deneyimimiz” raporumuzu yayımladık. “Toplumsal Cinsiyete Dayalı Şiddete Karşı Kadın Dayanışması” başlıklı Avrupa Birliği projesi dahilinde hazırladığımız raporda aynı zamanda Türkiye’de kadına yönelik şiddetle mücadele için oluşturulmuş mevcut mekanizmaların güncel durumunu, eksikliklerini ve kadınların gerçek ihtiyaçlarını da ortaya koymaya çabaladık.
2020 yılında 216 kadın maruz kaldığı şiddet nedeniyle kadın danışma merkezimize başvuru yaparken, başvuran kadınların %89’u psikolojik şiddete, %61’i ise fiziksel şiddete maruz kalmıştı. Psikolojik şiddete uğrayan 120 kadın aynı zamanda fiziksel şiddete de uğradığını ifade etti. Farklı şiddet biçimlerinin iç içe geçtiğini ve şiddetin ağırlıklı olarak fiziksel ve duygusal şiddet olarak ortaya çıktığını gördük. Başvuruda bulunan kadınların %47’si ekonomik şiddete, %28’i cinsel şiddete, %15’i dijital şiddete maruz kalmıştı. Dijital şiddete yönelik başvurular ise pandemi sürecinde önceki yıllara nazaran yoğunlaşmış durumda. Özellikle ailelerinin yanına dönen öğrenci kadınlar maruz kaldıkları dijital şiddetle mücadele etmek isterken ailelerinin durumdan haberdar olmasından endişe ediyorlar.
Pandemide kadına yönelik şiddetin yoğunluğu arttı
Pandeminin başlamasıyla birlikte, kadınların yaşamlarının daha da zorlaştığı, hak kayıplarına uğradıkları, ekonomik zorluklar yaşadıkları süreç tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de benzer şekilde deneyimlendi. Kadın Dayanışma Vakfı’nın deneyimi de kadına yönelik şiddetin yoğunluğunun arttığı, kadınların ev içi emek ve bakım emeğine ayırdıkları sürenin uzadığı ve erkeklere oranla daha fazla işten çıkarıldıkları yönünde. Ayrıca kamu kaynaklı güncel şiddet verisi olmamasının yarattığı sorunlar da dikkat çekici.
Kadınların anlatımlarında, şiddet gördükleri kişilerden uzaklaşmalarının salgınla ilgili önlemler öne sürülerek engellendiğini de gördük. Şiddete yönelik koruyucu ve önleyici tedbirlerin askıya alındığı bu dönemde kadınlar, şiddetle mücadele süreçlerinde hangi kurumun ne şekilde başvuru aldığını öğrenmeye çalışırken bu belirsizlikten yorulduklarını, yıprandıklarını ifade ettiler. Pandemi dönemi kadınların daha önce maruz kaldıkları şiddeti tekrar hatırlayarak da travmatize oldukları, kendilerini tedirgin, endişeli hissettikleri bir dönem.
Kadınlar şiddetle mücadele mekanizmalarına erişemedi
Kadınların pandemi sürecinde karşılaştıkları bir diğer sorun da halihazırda devam eden mahkeme süreçlerinin ertelenmesinin getirdiği endişe. Duruşmaların ertelenmesi ve hukuki süreçlerin belirsizleşmesi nedeniyle kadın danışma merkezimize başvurarak hukuki destek talebinde bulunan çok sayıda kadın oldu. Bazı kadınlar salgından dolayı bizatihi mahkemeye gitmeye çekinerek ücretli avukat edinmek mecburiyetinde kalırken, sağlıklı bilgi edinemediklerini söyleyerek destek talep edenler de yoğunluktaydı. Adli sürecin askıya alınıp belirsizleşmesi kadınların şiddetle hukuki anlamda mücadelelerini ertelemelerine neden olurken tüm bu belirsizlik hali kadınları şiddete açık hale getiriyor.
Diğer yandan, pandemi döneminde 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Kanunda değişiklik yapılması, birçok kadını kendisine şiddet uygulayan kişinin de bu değişiklikten yararlanabileceği konusunda endişelendirdi. Bilindiği üzere, yasa değişikliği eşe karşı işlenen suçları içermese de eski eş ve partner söz konusu olduğunda yani şiddet uygulayanla kadın arasında akrabalık durumu olmadığında failler tahliye edilmişti. Kadınlar, eski eşlerinin bu yasa değişikliği ile tahliye edilip edilmeyeceğini öğrenmek için kadın danışma merkezimize ulaştı. Kadınlar, her ne kadar bu değişiklik kadına yönelik şiddet suçlarını kapsamıyor dense de şiddet uygulayan erkeklerin de tahliye edildiğini, bu tahliyeden haberdar edilmediklerini aktardılar.
Pandemi nedeniyle özellikle sığınağa gitmeye çekinme/korkma da kadın danışma merkezimize sık başvuru yapılan durumlardan. Kadınlar başvuruda bulundukları kolluk birimlerinde “şikâyetten vazgeç, evine git veya arkadaşına git, sığınaklar kapalı, sığınaklar daha kötü” ifadeleriyle başvurudan vazgeçirilmeye çalışılıyor. Halihazırda şiddetle mücadele mekanizmalarında, özellikle idari kurumların özensiz, baştan savma tutumlarının pandemi ile daha görünür hale geldiği görülüyor.
Şiddet uygulayan erkekler tanıdık
Kadın danışma merkezimize başvuranların %54’üne (115 kadın) şiddet uygulayanlar kadınların eşleri iken, 13 kadın eski eşinin uyguladığı şiddetle mücadele ediyordu, 19 kadına şiddet uygulayanlar ise kadınların sosyal çevrelerinden tanıdıkları veya arkadaşları olan erkeklerdi. 20 kadına kendi aile bireyleri olan erkekler şiddet uygulamış, 15 kadına şiddet uygulayanlar yabancılar iken, 18 kadın sevgilisinden ya da eski sevgilisinden şiddet görmüştü.
Kapanma dönemlerinde şiddet başvuruları azaldı
Dünyada birçok ülkede pandemi döneminde kadına yönelik şiddetle mücadele süreçlerinde Türkiye’nin aksine geniş önlemler alındı, Türkiye’de ise kadına yönelik şiddetle mücadeleye ilişkin bütüncül bir desteğin varlığından söz etmek mümkün değil. Pandeminin ilan edildiği Mart ve Nisan aylarında kadın danışma merkezimize kadınlardan gelen başvurular ile normalleşmenin başladığı dönemde ve yeniden kısıtlılıkların getirildiği dönemde alınan başvurular arasında hem içerik hem de sayısal olarak ciddi farklılıklar söz konusu. Kısıtlılıkların olduğu dönemlerde psikolojik şiddete maruz kaldıkları için başvuranlar ve bir yakını adına başvuruda bulunanlar öne çıkıyor. Kadınların yakınları adına başvuruda bulunma sayılarının artmasının nedeni, eve kapanma, kamu kurumlarının çalışmalarının sınırlandırılması, duruşmaların ertelenmesi gibi sebeplerle birçok kadının evden uzaklaşmaya, yasal süreçlere başvurmaya dair yaşadığı çekinceler ve belirsizlikler. Psikolojik şiddet başvurularındaki artışın nedeni ise geleceğe dair belirsizliğin arttığı bu dönemde kadınların daha yoğun psikolojik şiddete maruz kalması. Kısıtlamaların kalktığı dönemlerde fiziksel şiddetle mücadele ve boşanma talepleri içeren başvuruların ön plana çıkması, kadınların kısıtlılık sürecinde şiddetle mücadele mekanizmalarına başvurmayı bir süre ertelemek zorunda kaldıklarının bir kanıtı niteliğinde.
Kadınlar kürtaja erişimde zorluk yaşadı
Kadınlardan dinlediğimiz bir diğer çarpıcı sorun ise pandemi sürecinde kürtaja ve jinekoloğa erişmekte yaşadıkları zorluklar. Kamu kurumları aracılığıyla kürtaja erişimin zorlaşmasının yanı sıra evlerden çıkamamak, kadınların kendi bedenleri hakkında karar verebilme, bağımsız karar alabilme olanaklarının azalmasına yol açıyor. Bu süreçte bazı kadınlar istemedikleri gebelikleri sürdürmek zorunda kalırken, önceliğimiz değil denilerek doğum kontrol hizmetlerinin durma noktasına getirilmesi de kadınların deneyimlediği diğer zorluklardan…
Pandemide kadınların ekonomik destek talepleri yoğunlaştı
Düşük ücretlerle, güvencesiz işlerde çalışan kadınların pandemide de ilk işten çıkarılanlar olduğunu gördük, kadın danışma merkezimize başvurarak ekonomik destek programlarıyla ilgili bilgi almak istediler. Ağırlıklı olarak hizmet sektöründe çalışan kadınlar, karantina döneminde hizmet sektöründeki daralmayla işlerini kaybettiler. Kadın danışma merkezimize yapılan maddi destek ve iş bulma taleplerine dayanan başvurular geçen yıla kıyasla iki katına çıkmış durumda.
Pandemi öncesinde “herhangi bir şey istersen boşanmam” diyerek tehdit edildikleri için anlaşmalı boşanan, nafaka istemeyen, yeterli geliri olmadığı için çocuklarının velayetini erkeğe bırakmak zorunda kalan, pandemi nedeniyle de işten çıkarılınca hiçbir geliri kalmayan kadınların anlatılarıyla da oldukça sık karşılaştık.
Kadınlar, ekonomik destek için de başvurulan ALO 183 Sosyal Destek Hattı’na çoğunlukla ulaşamazken, ekonomik destek verilmesi için gerçekleştirilen ev ziyaretlerinin askıya alınması da başvuru süreçlerini uzatıyor. E-devlet üzerinden yapılan ekonomik destek başvurularında şiddete maruz kalan kadınların ihtiyaçlarının öncelenmediğini söyleyebiliriz. Sosyal yardım mekanizmalarının aile ve çocuk odaklı oluşu, boşanma aşamasında olan kadınların destek alamamalarına neden olurken, kadınlar, bağımsız yaşama geçmek için aradıkları maddi desteği bulamıyor.
Kadınların ev içi emeğe harcadığı süre uzadı
Evde geçirilen sürenin uzaması kadınların ev içi emek bakımından maruz kaldıkları sömürünün artmasına neden oldu. Bitmeyen ev işlerinin yanı sıra kadınların çocuk ve yaşlılara bakım yükümlülükleri arttı. Ayrıca, okulların kapanması ile çocuklarının eğitim sürecinden de doğrudan sorumlu hale geldiler. Kadın danışma merkezimize başvuran birçok kadın pandemi sürecinde evde günlük hayatın zorlaştığından, bağımsız hareket etmelerinin ve kendilerine ait zaman yaratmalarının imkânsız hale geldiğinden bahsetti.
Üniversiteli kadınların başvuruları arttı
Pandemi sürecinde üniversiteli kadınların kadın danışma merkezimize başvurularında artış yaşandı, ailelerinden farklı şehirlerde eğitimlerine devam eden, üniversitelerin ve yurtların kapatılması nedeniyle ailelerinin yanına dönen genç kadınların aile fertleri tarafından şiddete maruz kaldıklarını ya da ev içinde şiddete maruz kalan kardeşleri, anneleri adına başvuruda bulunduklarını deneyimledik. Ayrıca, üniversiteli kadınların ekonomik nedenlerle bu evlerden uzaklaşamadıkları, şiddetle mücadele
mekanizmalarına erişemedikleri, yaşadıkları şiddet nedeniyle şikayetçi olmak için başvurdukları kolluk birimlerinde şikayetlerinden vazgeçirilmeye çalışıldıklarını ve eve dönmeye zorlandıklarını da gördük.
Pandemi mülteci kadınları görünmez kıldı
Pandemi sürecinde vatandaşlık statüsünde olan kadınlarla ilgili birçok araştırma ve rapor olmasına rağmen mülteci kadınlarla ilgili çalışmaların çok sınırlı olduğunu söylemeliyiz. Var olan çalışmalar da haklara erişim ile ilgili daha genel bir perspektife odaklanıyor. Kamunun neredeyse tüm sosyal desteğini askıya aldığı bu süreçte mülteci kadınlar daha da görünmez hale geldi. Pandemi süreci ile ilgili bilgilendirilmediler. Şiddetle mücadele mekanizmalarına başvurduklarında yaşadıkları olumsuz deneyimleri kadın danışma merkezimiz ile paylaşan kadınların aktardığı örnekler oldukça dikkat çekiciydi: komşusu tarafından evi basılarak darp edildiğini aktaran bir kadın şikayetçi olmak için gittiği karakolda “git sağlık raporu al, sağlık raporu olmadan şikayetçi olamazsın” denilerek şikâyeti kayda geçirilmeden geri gönderiliyor. Bu süreçte tercüman sağlanmadığı için sağlık raporu ile ne kastedildiğini de tam olarak anlayamayan kadın, bir başka karakola başvuruda bulunuyor ancak burada da “ikametgahının olduğu karakola gideceksin, biz yetkili değiliz” denilerek geri çevriliyor.
İstanbul Sözleşmesi Cumhurbaşkanı Kararı ile hukuksuzca feshedildi
Hayat Eve Sığar denildiği bir zamanda kadınların o evlerden çıkmak için gösterdikleri mücadelenin görmezden gelindiği, hiçe sayıldığı ve bağımsız bireyler değil ailenin parçası olarak görüldüğü bir süreç yaşadık. Birçok kadın için evler virüsten korundukları güvenli bir alan olmaktan çok şiddet gördükleri, tedirgin, güvensiz hissettikleri yerler anlamına geliyordu. Kadına yönelik şiddete karşı mücadele mekanizmalarının askıya alındığı, aksadığı bu süreçte yaşadıkları şiddet ortamı ile sokakta virüse yakalanmak arasında sıkıştılar.
19 Mart gecesi Cumhurbaşkanı kararı ile Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekildiği haberini aldık. Kadın örgütlerinin taleplerine ve uyarılarına rağmen gerçekleşen bu karara kadınlar hem sokakta hem de sosyal medyada “yaşamlarımıza sahip çıkıyoruz” diyerek tepki gösterdiler. Karar, 20 Mart’ta Türkiye’nin birçok şehrinde yapılan eylemlerle kadınlar tarafından protesto edildi. Raporun hazırlanma sürecinde sivil toplum örgütlerini hedef alan, sivil toplum örgütlerine kayyum atanmasının önünü açan yasa teklifi mecliste kabul edildi. Bu durum mülteci örgütleri, LGBTİ+ örgütleri ve kadın örgütleri tarafından tepki ile karşılandı, yasaya ilişkin içlerinde Kadın Dayanışma Vakfı’nın da bulunduğu 520 sivil toplum örgütü ortak bir metin hazırladı. Tüm olumsuz koşullara rağmen yaşamlarımızı savunmaya devam ediyoruz. Mücadele ettiğimiz her alanda patriyarkanın “duvarları” ile karşı karşıya kalıyoruz. İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme girişimine yönelik gösterilen tepkiler bir kez daha kadınların mücadelesini ve direncini ortaya koyuyor. Umudumuz ve çabamız bedenimizin, emeğimizin, cinselliğimizin sömürülmediği eşit ve özgür bir yaşam için. Bu süreçte önümüze çıkan duvarların yıktıklarımızdan çok olmadığını biliyoruz.
Kadın Danışma Merkezi Nedir?
Şiddete maruz kalmış kadınların suçlama ve yargılama endişesi olmadan başvurabileceği, yaşadıklarına ilişkin anlatıların temel alındığı; ihtiyaçlarına ve taleplerine uygun olarak şiddetten nasıl uzaklaşabileceklerine, şiddet karşısındaki haklarına ve başvurabilecekleri yasal mekanizmalara ilişkin bilgilerin paylaşıldığı; kadın dayanışması temelli bir desteğin verildiği merkez.